7 Haziran 2008 Cumartesi

Düşün düşün düşün..

Çok sık düşündüğüm birşey var. Her Allah'ın günü aklıma tekrar tekrar gelen.. Hayallerimde kurduğum..

Bir soru bu.. Şöyle bir soru :

Acaba... Acaba ölsem insanlar ne hissederlerdi? Ne yaparlardı?

Ne düşünürlerdi benim hakkımda?

Acaba "Ne iyi bir insandı, insanları insan olduğu için seven, sevdikleri için yaşayan biriydi.." diye mi? Yoksa..

"Ne pislik herifti be. Kültürlü olmayı bir halt sanardı, kişiliksiz herifin tekiydi. Düşünceleri oturmamıştı tam bu it herifin! Lanet olsun bunun gibi insanlara.."

Böyle mi olurdu acaba sonum? Yaptıklarım sonsuzlukta yankılanır mıydı? Kibirimden mi şikayet ederdi insanlar? Yoksa onlara yaşattığım acılardan mı?

Bazen düşünüyorum..

Düşünsenize, kanserim mesela. Gecinden versin demeyin, bu üzüntüyle sonum bu sanırım.. Neyse.. Son 1 haftam kaldı diyelim. Ne yapardım acaba? Sevdiklerime acı haberi -acı göreceli tabii- verip, onların beni düşündüklerini mi farketsem? Sevdiğimle mi geçirsem son günleri mi? Doysam mı ona?

Ya da forumlara mesaj mı atsam uzunca, "Sizler bana eski Barkın'ı gösterdiniz tekrar. Hepinizi çok seviyorum, hepinize minettarım.." diye? Kim önemser diye de düşünme şansım yoktur zaten..

Ya da intihar mektubu bıraksam? Dünyanın tüm gerçeklerini anlatan.. Ne haltlar döndüğünü.. İnsanların beş para etmez varlıklar olduğunu..

Ya da sessizce ölseydim.. Kimsenin haber olmadan. Duyulmazdı bile belki de..

5 Haziran 2008 Perşembe

Düşünmek..

Düşünmek..
Gerçeklerden uzaklaşarak,
Sanrılardan sıyrılarak,
Acılardan ayrılarak,
Gözlerin dalarken düşünmek.
Öyle bir düşünmek ki bu sevgili,
Seni düşünmek yaşamın her anında.
Hissederek nefesini boş odalarda,
Özlemek gibi düşünmek sevgili,
Elinin sıcaklığına hasret,
Hasret gözlerinin ışığına,
Güzel yüzünü düşünmek sevgili.
Saçlarını okşamak gibi düşünmek,
Seni yanımda hissederek düşünmek,
Gece sıcaklığına aşık olup düşünmek,
Gözlerinde kaybolurken düşünmek seni.

4 Haziran 2008 Çarşamba

Trust Me!


Güven sorunu.. günümüzün en büyük problemlerinden. Bir şahısa, hatta kavrama dahi güvenememe.

Nedenleri nelerdir peki?

Zamanında birine güvenip, kazık yemek mi?
Ya da istediği şeylerin gerçekleşmemesi?

İlk yazdığım cümle çok mantıklı aslında. Düşünsenize.. Herşeyinizi anlattığın, zaaflarınızı, güçlü yanlarınızı bilen biri. Uzun bir süredir bir ilişkiniz var. İlişki derken.. sadece sevgili olmak değil, arkadaşlık, dostluk kavramları da işin içine giriyor. Neyse... kısaca herşeyinizi bilen biri. Birkaç gün sonra, herşeyinizin başkaları tarafından bilindiği düşünün.

Herşeyinizi anlatan kişi bariz ortada. Çırılçıplak. Tüm günahıyla. Üzülürsünüz, kırılırsınız. Bir daha görüşmemeyi tercih edersiniz.

Gel zaman git zaman, yine birine güvenirsiniz mertçe. Herşeyinizi, değişen herşeyi anlatırsınız ona... Bir zaman sonra sonuç yine aynıdır : Arkanızdan vurulmuşsunuzdur.

Sürekli, kısır döngü halinde, ama bir noktaya kadar.

Bu noktadan sonra insanlara şüpheyle bakmaya başlarsınız.

"Acaba tekrar canım yanacak mı?" "Yine tüm sırlarımı başkaları bilecek mi?"

Kısacası ; güven sorunu olan insanlar, zamanında başkaları tarafından kazıklanmış insanlardır. Bir kişiye eskisi gibi güvenemezler, bağlanamazlar. Aksi gibi.. karşılarındaki kişi onları ne kadar çok sevse de, karşılık alamaz, her zaman arada duvarlar olur.

Bunu da çözecek olan, karşı taraf. Yani ne kadar seviyorsa 5 katı şekilde hissetirmeli sevdiği kişiye. Kendisinin güvenilir olduğunu karşısındaki insana göstermeli.

2. yazdığım ise, büyük ihtimal kişinin çıkarcılığına bağlı. Güvenmek karşılıklıdır evet, ama maddi birşeyler bekler ise, bu hainlik olur. Manevi birşeyler bekler ise.. daha ilişki yerine oturamamış demektir.

Düşünmek Zamanı

"Gözlerinde kaybolmak güzel,
Sesini duyup yüreğimin yanması,
Ya da bir gece yarısı senin için kalkıp ağlamak,
Ya da senle iken düşünmemek zamanı.
Zamana bırakmak kendini aşkla, ölesiye..
Severek, içten, nefesini hissederek..
Seni severken yapabildiğim tek şeydi seni her zaman düşünmek.
"

28 Mayıs 2008 Çarşamba

Değişim



Birşeyler değişiyor hayatımda. Hissediyorum. Daha olumlu artık herşey. Herşeyde bir sorun aramak yok artık. Sadece "değiştiren"i düşünmek var, onu hissetmek var. Onu her saniye yaşamak, benliğinde hissetmek var. Onsuz yapamamak, sesini duyamayınca oturup ağlamak var. Çünkü hayatımda artık "o" var. Beni değiştiren, insanlara güvenmemi sağlayan.. güzelliği ile büyüleyen, sesi ile huzur veren.. Seni seviyorum, herşeyden çok.. Herşeyden..

27 Mayıs 2008 Salı

Sevdim.

Ben senin en çok sesini sevdim
Buğulu çoğu zaman, taze bir ekmek gibi
Önce aşka çağıran, sonra dinlendiren
Bana her zaman dost, her zaman sevgili

Ben senin en çok ellerini sevdim
Bir pınar serinliğinde, küçücük ve ak pak
Nice güzellikler gördüm yeryüzünde
En güzeli bir sabah ellerinle uyanmak

Ben senin en çok gözlerini sevdim
Kah çocukça mavi, kah inadına yeşil
Aydınlıklar, esenlikler, mutluluklar
Hiç biri gözlerin kadar anlamlı değil

Ben senin en çok gülüşünü sevdim
Sevindiren, içimde umut çiçekleri açtıran
Unutturur bana birden acıları, güçlükleri
Dünyam aydınlanır sen güldüğün zaman

Ben senin en çok davranışlarını sevdim
Güçsüze merhametini, zalime direnişini
Haksızlıklar, zorbalıklar karsısında
Vahşi ve mağrur bir dişi kaplan kesilişini

Ben senin en çok sevgi dolu yüreğini sevdim
Tüm çocuklara kanat geren anneliğini
Nice sevgilerin bir pula satıldığı bir dünyada
Sensin, her şeyin üstünde tutan sevgini

Ben senin en çok bana yansımanı sevdim
Bende yeniden var olmanı, benimle bütünleşmeni
Mertliğini, yalansızlığını, dupduruluğunu sevdim
Ben seni sevdim, ben seni sevdim, ben seni...

Umit Yaşar Oğuzcan

25 Mayıs 2008 Pazar

Battle For My Mind


Meğer buymuş "hayat" dedikleri…

Ne ortalıkta can paketleri varmış, ne de silah şarjörleri. İnsanlık düşmüş bir kaosun içine. Ne kurtarıcısı varmış, ne de ölümsüzlük şifreleri.

Şiir Mode : Off

Cidden ne garip şeymiş şu hayat? Hilesiz, hurdasız bir oyunmuş meğer.Ne tam vaktinde "save" edebilirsin yaşamını, ne de çaresiz kaldığında son kaldığın yeri "load" edip yoluna devam edebilirsin. Ortalıkta Peach gibi kurtarılmayı bekleyen "masum" bir prenseste yok. Kalmışız hayatın en "bug"lı köşelerinde. Seçemiyorsun üstelik bu hayatın zorluğunu…15 yaşında da, 25 yaşında da olsan farklı "rush"larla geliyor üzerine bu dünya. Dönüyor kimseye çaktırmadan, sıra tabanlı yaşamları dinlemeden. Meslek seçemiyorsun "oyungezmek" gibi. Kısaca sıkışmışsın kendi küçücük evrenine…

Uzaklaşamıyorsun istesen de kendinden..